Kategori Dışı

Mind Plus

Çalışmamızda alışkanlıklarımız nasıl yeniden kodluyoruz.
Artık kesinlikle biliyoruz ki merak, zekayı artırıyor:
Yapılan bir araştırmada 3 ila 11 yaş arasında olan ve yüksek meraka sahip çocuklar, daha az meraklı yaşıtlarına göre testlerde 12 puan daha yüksek sonuç aldı.
ve yine biliyoruz ki merak, istikrar ve dayanıklılığı artırıyor: Bir günü merak içinde geçirmenin, mutlu geçirmeye kıyasla zihinsel ve fiziksel enerjiyi yüzde 20 daha fazla artırdığı görüldü.
Merak bizleri daha bağlı, daha performanslı ve daha amaç odaklı olmaya yönlendiriyor. Diğerlerinden daha fazla merak hisseden psikoloji öğrencilerinin derslerden daha fazla keyif aldığı, final notlarının daha yüksek olduğu ve dersleri daha disiplinli takip ettikleri görüldü.
Günümüzde merak tek boyutlu olarak değerlendirmek yerine onu beş farklı boyuta ayırmak gerektiğini düşünülmekte.
“Ne kadar meraklısınız?” diye sormaktansa “Ne tür bir meraka sahipsiniz?” şeklinde sormayı tercih etmelisiniz.
Carnegie Mellon Berlyne’nin içgörülerinden yola çıkarak 1994 yılında “bilgi eksikliği” teorisini ortaya koydu. Buna göre insanlar arzu ettikleri bilgiye sahip olmadıklarını gördüklerinde merak geliştiriyorlardı, zira bu durum onları eksik bilgiyi tamamlamaya yöneltecek bir belirsizlik durumu oluşturuyordu.
BEŞ BOYUTLU MODEL
George Mason’dan çalışma arkadaşımız Patrick McKnight’ın çalışmaları ışığında meraka dair beş boyutlu bir model geliştirdik. Berlyne ve Loewenstein’in çalışmalarını temel alan ilk boyut sapma hassasiyetidir. Bu; doldurulduğunda insana bir rahatlama hissi veren bilgi eksikliğinin farkına varılmasıdır. Bu merak boyutu çok da iyi hislere neden olmaz ama bunu hisseden kişilerin, bu sorunları çözmek için yoğun çalıştığı görülür.
Deci’nin çalışmalarından esinlenerek belirlediğimiz ikinci boyut keyifli keşiflerdir. Bu; dünyanın heyecan verici, hayret uyandırıcı özelliklerini keşfetme hissiyle dolup taşmak anlamına gelir. Bu, keyifli bir durumdur, insanlara keyif ve mutluluk verici bir haldir.
Renner’ın araştırmalarından esinlenerek oluşturduğumuz üçüncü boyut, sosyal meraktır. Bu; diğer insanların ne düşündüğünü ve yaptığını anlamak için onlarla konuşmak, onları dinlemek ve gözlemlemek çabalarının bir bütünüdür. İnsanlar doğası gereği sosyal canlılardır ve karşımızdaki kişinin dost mu düşman mı olduğunu belirlemenin en etkili yolu onlar hakkında bilgi edinmektir. Bazı kişiler bu yolda gizli gizli dinlemelere, gözetlemelere ve dedikodulara kadar giden yollar izleyebilir.
Greensboro’daki University of North Carolina’da psikolog olan Paul Silvia’nın yeni çalışmalarına dayanan dördüncü boyut stresi tolere etmedir. Bu; özgün durumların bir parçası olan tedirginliği ve stresi kabullenme ve hatta bundan beslenme halidir. Bu özelliğe sahip olmayan kişiler bilgi eksikliklerini fark eder, dünyanın güzelliklerinin izini sürer ve diğer kişilerle ilgilenir; ancak o son adımı atıp keşfe çıkma konusunda eksik kalabilirler.
Zuckerman’dan esinlenerek oluşturduğumuz beşinci boyut ise heyecan arayışıdır. Bu; çeşitlilik gösteren, karmaşık ve yoğun deneyimler yaşamak için fiziksel, sosyal ve finansal riskler alabilme halidir. Bu kapasiteye sahip kişiler için özgün durumlara dair kaygılar bir olumsuzluk değil, bir nimettir.
Örneğin keyifli keşiflerin yoğun pozitif duygular ile güçlü bir ilişkisi olduğunu gördük. Stresi tolere etmenin yetkin, bağımsız ve ait hissetmeyle güçlü bir bağı vardı. Sosyal merak ise nazik, cömert ve iyi bir kişi olmakla ilgiliydi.
Farklı birimlerde ve coğrafyalarda yaptığımız diğer çalışmalarda dört boyutun (keyifli keşifler, sapma hassasiyeti, stresi tolere etme ve sosyal merak) işteki sonuçlarımızı geliştirdiğini gördük. Son ikisi daha da öne çıkıyordu: Stresi tolere etme becerisi olmadan meydan okumalara ve kaynaklara erişim ihtimali azalıyor, memnuniyetsizliği belirtme şansı düşüyor ve daha az bağlı ve enerjik hissediliyordu. Sosyal merakı yüksek kişiler çalışma arkadaşları ile çatışmaları çözmekte daha iyi, sosyal destek sağamaya daha yatkın ve bağlantı, güven ve bağlılık oluşturmada daha etkili bir performans sergiliyorlardı. Her iki boyutta güçlü olan kişiler ise daha inovatif ve yaratıcı görünüyorlardı.
Meraka yönelik yekpare bir bakış açısı, bu özelliğin başarıyı ve iş tatminini nasıl etkilediğini anlamak açısından yetersiz kalıyor. Yetkin kişileri belirlemek ve geliştirmek, ve üyelerinin toplamlarından daha büyük sonuçlar ortaya koyacak gruplar oluşturmak için daha nüanslı bir yaklaşım gerekiyor
Alıntıdır: Todd B. Kashdan David J. Disaboto Fallon R. Goodman Carl Naughton

Bir cevap yazın

İletişim İçin